Depresif duygular çoğu kez bastırılmış öfkelerden kaynaklanır. Enerjimizin çoğunu bir şeyleri bastırmaya harcadığımızda, geriye kendimizi hareketlendirecek, canlandıracak ya da esinleyecek çok az gücümüz kalır.
Toplum olarak duyguların açığa vurulmasına karşı birçok ambargo uygularız ve belki de dışavurumu toplumda en az kabul gören duygumuz öfkedir. Bu nedenle kızgınlıklarımızı bastırmak, özellikle büyük değişim ve belirsizlik dönemlerinde doğal bir şey haline gelir.
Diğer her şey gibi öfke de bir enerjidir. Ancak aşırıya kaçtığı ya da fazla heyecana neden olduğu durumlarda ya da beraberinde şiddet eğilimini getirdiğinde sevimsiz bir hâl almaya başlar. Bu tür eşleştirmeler zorunlu değildir, üstelik kızgınlığı dışa vurmanın sağlıklı ve o anda gelişebilecek binlerce yolu vardır. Püf noktası bu duygunun nasıl ifade edildiğidir.
Her türlü bastırılmış duyguyu dışavurmanın en iyi yollarından biri fiziksel etkinliklerdir. Bunu birçok biçimde gerçekleştirmek olanaklıdır; yoğun bir koşudan tutun, bir saat boyunca çilgın gibi dans etmeye ya da yorucu bir ev temizliğine kadar çeşitli seçenekler arasından uygun olanı seçebiliriz. En uyuşuk görünen kişi bile istedikten sonra başkalarını şaşırtacak kadar enerji toplayabilir.
Bu yaşlar kendi iç manzaramızı görmeye ve keşfetmeye çalıştığımız yaşlardır. Duygularımızın oluşturduğu yelpazenin içinde melankoli, umutsuzluk ve depresyon da en az keyif, coşku ve zevk denli önemli yer tutarlar. Daha “karanlık” sayılan duygularımızda da kısa sürelerle konaklarız; bu normal ve kendimizi anlamamızı teşvik eden bir şeydir. Ancak bu tür duygular gereğinden uzun sürdüklerinde sorun olmaya başlarlar. Bu konuda bir şeyler yapmak genellikle en iyi terapi yoludur.
Yeni çiçek açan bir yasemin bitkisini, canlandırıcı kokusunun etkisini gün boyu sürdürebilmesi ve olumsuz duyguları yok etmesi için pencerenizin eşiğine yerleştirin, her gün yarım nar yiyin ya da bir bardak nar suyu için.
Sorun sürüyorsa herhangi bir yiyecek entoleransı olup olmadığına bakın, bir süre kuşku duyduğunuz yiyecekleri diyetinizden çıkarın ve konuyu bu tür şikayetler konusunda uzmanlaşmış bir danışmanla görüşmeyi düşünün. Sürekli yediğimiz yiyeceklere karşı bir alerji olması düşüncesi biraz şaşırtıcı gelebi- lirse de baş ağrıları, yorgunluk, aşırı hassaslık ve soğuk algınlığına karşı dirençsizlik gibi belirtilerin tümü birden her gün yediğimiz yiyeceklerle bağlantılandırılabilir. Yiyeceklere karşı vücudumuzun verdiği tepkiler tümüyle kendimize özgüdür ve insanların alerjik tepkileri bile farklı olabilir. Ben ne zaman ağzına sirke sürse bayılan bir kız bile görmüştüm.
Besin alerjisinde en çok kuşku duyulan iki yiyecek türü, çoğu kişi üzerinde hassasiyet yaratabilen buğday ve süt ürünleridir.
Şaşırtıcı sayıda insan kahvaltıda tost, öğlene doğru küçük bir kurabiye ya da bisküvi, öğleyin sandviç, çay saatinde küçük bir çörek ya da kek, akşam yemeğinde ise makarna yemektedir ki, bu da her gün alınan aşağı yukarı sabit bir buğday ürünü miktarı demektir. Süt ürünleri de diyetinizde yeralabilir, örneğin yemeklere çaya ya da kahveye konan süt, milk-shake çeşitleri, yoğurt, kremalı soslar, peynirler, çeşitli hamur işleri, önceden pişirilen çeşitli yemeklere koyulaştırıcı olarak katılan süt, birçok dondurmanın ve tatlının temel maddesi olarak kullanılan süt, vb.
Neyin alerji yaptığını araştırıyorsanız, öncelikle bu yiyecek gruplarını inceleyin; bunların yanı sıra domates, baharatlı yiyecekler, biberler, alkol ve kırmızı et gibi sirke bazlı ya da asitli yiyecekleri de gözden geçirin.